Öteki satır

şimdi değilse ne zaman?


Anarşik Kaldırım Taşı

Published by

on

Sendeledim, anarşik bir kaldırım taşına takıldım. Hem de ellerimi ceplerime koymuş, dümdüz önüme bakarken, hemde böylesine kalabalık bir caddedeyken! Evden çıkmadan tişörtümü çekiştiren kapı koluna ettiğim küfürlere ayağımın takıldığı kaldırım taşı da eklenmişti. Gerek var mıydı? elbette yoktu! Haa, sabah tıraş bıçağıyla da ayrı hesaplaşma yaşamıştım. Aidatın da son günü, yine akşam kapıyı çalar Salim abi. Ayaküstü tüm apartmanın dedikodusunu anlatır, bu sene gelecek doğalgaz faturalarıyla gözümü korkutur, bir de giriş katında oturmama rağmen asansörün bakımının da içinde bulunduğu aidatı ödetir ve gider. Adaletsiz dünya… Arada bir düşünmüyor değilim aslında, geçen hafta daire beşteki Neriman ablanın kocası evden kaçmış, kadıncağız utancından mahalleye çıkamıyormuş. Aklıma takıdı, bu mahalle kim ve neden neriman ablanın kocasının evden kaçtığıyla ilgileniyorlar? Garip.


Ayağım taşa takıldığından beri yere bakarak yürüyorum, aman, bir kazayı daha kaldıracak sabrım yok derken, biriyle çarpıştım. Tam da kahvecinin olduğu sokağa dönmüşken.Yere bakarak yürüsem ayrı, etrafa bakarak yürüsem ayrı… Sanırım ben bu yürüme sanatını icra edemiyorum. Oysa bi’ kırk iki senedir düzenli olarak yürürüm.


“Kusura bakmayın.” dedi tanıdık sesli kadın, tınısı ciğerimi yaktığında anlamıştım, yine de yüzüne dikkatle baktım.


“Feraye,” dedim, kaşlarımı hafif çattım, yüzümde ismini söylediğimde tanımışım gibi bir ifade yerleştirdim. Sesini duyduğum an yirmi yıl önce o güne gitti aklım da, içim aynı acıyla tekrar yüzleşti. Bilir mi; bilmez, nereden bilsin?


Beni tanıdığı anı da farkettim, utandı. Gözlerini benden kaçırdı.
“Ali, ” boğazını temizledi, eminim, kendini benimle konuşmak zorunda hissetti. Tekrar baktı gözlerime ben yine bekledim gözleri gözlerimle buluşsun diye.
“Çok oldu… Gitmişsindir diye düşünmüştüm. Akıllı çocuktun, istanbulu kazanmışsındır, gitmişsindir diye…”

“Gittim, döndüm sonra geri. Bilirsin, istanbul zor şehir, ben de kolay bir insanım.”
“Peki sen, evlenmişsin diye duyduk. Mutlu musun? Evliliğinde.” dedim, yalancılıkta da bir numarayım, ‘duyduk’ bilmesem ben inanacağım. Bizzat gördün, inanmak istemedin de gittin izledin be Ali.


Yirmi yıldır hiç değişmediğine şaşırdığım buğulu bakışları puslandı sanki. Başını salladı,
“Evlendim. İki de kızım var; Biri liseye başlayacak bu yıl, diğeri ortaokulda daha. Muhsin amca, Müzeyyen teyze nasıllar?”

“Babamı doksan sekizde kaybettim, Annemi geçen haziranda.”
feraye çoğaldıkça ben eksilmişim.

“Başın sağ olsun, çok üzüldüm…”

“Sağ ol. Benim acelem var, kusura bakma. Tekrar karşılaştığımıza sevindim.”
Tekrar karşılaştık ve kabuk bağlamış yerlerim aşındı.

“Ben de, hoşçakal.” başımı sallayıp, yoluma devam ettim. Sanki az önce sırtımdaki bıçaklara adaş olan kadınla hiç karşılaşmamışım gibi, öyle tekdüze öyle eksik.

Feraye, benim ilk kez aşık olduğum kadındı. Onun da bana aşık olduğunu düşündüğüm vakit hislerimi ona açmıştım. Aynı heyecanla ve mutlulukla bana karşılık vermiş ve hayatımın en tamamlandığımı hissettiğim iki senesini yaşamıştım. Bir gün, feraye yalnızca beni sevmediğini söylemiş ve hayatımdan çıkmıştı. Oysa ki beni öyle çok inandırmıştı ki sevdiğine onun ağzından ‘sevmiyorum’ kelimesine dahi inanamamıştım. Bir süre sonra mahalleden taşınmışlardı. O gitmeden önce konuşmaya çalışmıştım kaç kez onunla, konuşmamıştı. İlişkimiz olduğu vakit beni aldattığını öğrenmiştim Ferayenin yakın bir arkadaşından. inanmamıştım. Ta ki ferayenin evleneceğinin haberi gelene kadar. Gidip gözlerimle gördüm evlendiğini, inandım o zaman bana baktığı gibi herkese baktığına. Feraye benim ilk yanılgımdı ama son değildi.

Kahveciye girdim, kendime bir kahve ısmarladım. Konuşacak, yadecek konularımız vardı belli ki yirmi yaşındaki delikanlı Aliyle. Hayatındaki ilk tökezlemesini anımsadı delikanlı. Ben de yere bakarak yürürse tökezleyebileceği kaldırım taşlarını farkedebileceğini söyledim. O da bana, ‘yere bakarak yürüsen ne olur? bu kez de karşındakini görmeyip onunla çarpışıyorsun.’ dedi. Haklıydı, buna kırk iki yaşındaki Alinin de cevabı yoktu. Başladık elli yaşındaki Aliyi beklemeye.

Yorum bırakın

Previous Post
Next Post